Doğaseverler İçin En İyi Kitap Önerileri

DOĞASEVERLER İÇİN EN İYİ KİTAP ÖNERİLERİ

Sesli Kitap Arşivi, olarak, doğayı merkeze alan ve evrenin az bilinen mucizelerinin yer aldığı Doğaseverler İçin En İyi Kitap Önerileri listesini sizlere sunmak istiyoruz. Bunlar; doğa, yeryüzü ve doğal yaşamı konu alan kitaplar. Şehir hayatından uzak, insanlardan uzak, karmaşadan kaçmanızı sağlayacak eserler. Kendi alanında size adeta rehber olacaktır. Yeşilin adeta görecek, temiz havayı içinize çekeceksiniz. Doğaya dönüş için adeta fırsat bulacağınız kitaplar. Size rehber olma amacıyla kaleme alınan yapıtlar, hem genel bilgi hem de bir bakıma nefes almanızı sağlayacaktır.

Doğa bilincinizi fazlasıyla geliştirecek bu kitaplar, tabiatın işleyişine de ışık tutacaktır. Araştırmacı, gözlemci dille yazılan eserlerle okunduğunda fazlasıyla çevre bilinci kazanacaksınızdır da. Belki de doğanın daha iyi nefes alması için kendi çözümlerinizi bile bulabilirsiniz.

Silent Spring – Sessiz Bahar

Günümüz çevrecilik akımı onun özellikle “Sessiz Bahar“la başlattığı büyük tartışmaya çok şey borçludur. Bu tartışmaların bütün yükünü göğüslemiş, çok sıkıntılı dönemler geçirmek zorunda kalmasına rağmen toplum bireylerini tartışmanın odağına çekebilmeyi başarmıştır. “Sessiz Bahar” sistemli bir bilimsel çalışmanın ürünü olmasının yanı sıra, yüreği doğa sevgisiyle dolu, ona verilen zararların sonucunu açık seçik ve net olarak görmenin duygusal yükünü de çok güçlü bir şekilde yansıtan bir kitaptır.

Helen MacDonald – Atmacanın Ası

“Ben ölü sülünü tutan çakıra (atmayaca) bakarken, onun vahşi gözleri de benimkilere kenetleniyor. Büyülenmiş gibiyim. Ne hissetmeyi beklediğimi bilemiyorum. Kana susamışlık? Vahşet? Hayır. Öyle bir şey yok. Her yerimde içine daldığım böğürtlenlerden kalma diken çizikleri, kalbimde adını koyamadığım bir sızı var. Havada parıltılı bir sis. Kuru. Pudra gibi. Çakıra, sülüne, çakıra bakıyorum. Ve her şey değişiyor. Çakır artık şiddet ve ölümü temsil eden bir şey değil. Bir çocuk olmuş. Bu beni derinden sarsıyor. Yalnızca bir çocuk. Kim olduğunu, ne için yaratıldığını yeni öğrenmiş bir çakır yavrusu.

Eğiliyorum ve bilinçsizce, çocuğunun akşam yemeğini yemesine yardım eden bir anne gibi, ben de çakırla birlikte sülünün tüylerini yolmaya başlıyorum. Çakır için. Yemeye başladığında da topuklarımın üstüne oturup izliyorum, yemesini izliyorum. Tüyler havalanıyor, çalılardan aşağı uçuşup örümcek ağlarıyla dikenli dallara takılıyor. Mabel’ın parmaklarında parlayan kanlar pıhtılaşarak kuruyor. Zaman geçiyor. Kutsayan bir güneş ışığı. Deve dikenlerini savuran bir rüzgâr gelip geçiyor. Sessizce ağlamaya başlıyorum. Yanaklarımdan aşağı yaşlar süzülüyor. Sülün için, çakır için, babam ve onca sabrı için, bir çitin yanında durup kuşların gelmesini bekleyen o küçük kız için.”

Robert Macfarlane – Yeraltı Diyarı

Robert Macfarlane, hem yerin hem de zihnin yüzeyinin altındaki dünyayla ilişkimizde olağanüstü bir yolculuğa çıkarıyor bizleri: “Derin zaman”ın baş döndürücü genişliğinde seyahat ederek evrenin doğuşundan insanlık sonrası bir geleceğe, Norveç deniz mağaralarının tarihöncesi sanatından Grönland’ın mavi derinliklerine doğru ilerliyor; Tunç Çağı mezar höyüklerinden Paris’in altındaki katakomp labirentine uzanıyor; ağaçların iletişim kurduğu yeraltı mantar ağlarından nükleer atıkların 100.000 yıl boyunca depolanacağı derin bir “saklama yeri”ne doğru yol alıyoruz. Bu yolculuğun sonunda yani “şimdiki zaman”da ise şu soru çınlıyor kulaklarımızda: “Bizler, gelecekteki dünyanın iyi ataları mıyız?”

Yeraltı Diyarı; yerin altında aslında bambaşka bir dünya olduğu hissini yaşatan sıcak, masalsı ve tekinsiz bir keşif anlatısı.

Daniel Chamovitz – Bitkilerin Bildikleri

Betonun giderek yeşili yuttuğu günümüzde bile her daim bitkilerle iç içeyiz: Evlerimizi, balkonlarımızı onlarla süslüyor, sokaklarda yanlarından geçiyor, parklarda onları seyre dalıyoruz. Peki ama bitkilerin nasıl bir dünyası olduğunu hiç düşünüyor muyuz?

Bu kitapta biyolog Daniel Chamovitz bitkilerin dünyayı nasıl deneyimlediklerini inceliyor. Charles Darwin ve çağdaşlarından günümüz biliminsanlarına kadar birçok yaratıcı zihnin tasarladığı deneyler ışığında, bitkilerin görme, koklama, duyma, dokunma duyuları aracılığıyla neleri “bildiklerini” anlatıyor. Çeşitli kimyasallar sayesinde nasıl birbirleriyle “haberleştiklerini”, aşağıyla yukarıyı nasıl ayırt ettiklerini, dokunmaya nasıl tepki verdiklerini, neler “hatırladıklarını” ve çevrelerinin nasıl “farkında olduklarını” açıklıyor. Böylece bitkilerin pek az bildiğimiz zengin dünyasını tanımamıza ve dünyaya onların “gözlerinden bakmamıza” imkân tanıyor.

“Bundan sonra parkta yürüyüşe çıktığınızda durup kendinize sorun,” diyor Chamovitz. “Çimenlerin arasındaki karahindiba ne görüyor? Otlar hangi kokuları alıyor? Meşenin yapraklarına dokunun, ileride ona dokunulduğunu hatırlayacağını bilerek. Ama sizi hatırlamayacaktır. Sizse o ağacı hatırlayacak ve anısını her daim hafızanızda yaşatacaksınız.”

Edward O. Wilson – Doğanın Gizli Bahçesi

Vahşi doğa ve insan doğası arasındaki sıkı ilişkiyi tam olarak anlayabilmek için evrimsel açıdan ikisini birlikte incelememiz gerekmektedir. Böylece insanoğlu, belki de, umursamazca yok ettiği canlı türlerinin değerini anlama fırsatı bulacaktır.

Yirminci yüzyılın en önemli hayvan bilimcilerinden biri olan Edward O. Wilson, Doğanın Gizli Bahçesi’nde iki temel ve anlaşılması zor kavramı ele alıyor. Bunların ilki; sonsuz olduğunu, bizi aştığını, bize ihtiyacı olmadığını düşündüğümüz, yine de türümüzün beşiği olan doğa. İkincisi ise; özümüz, bizi kabilelere bölen dile ve geleneklere karşı tek bir tür olarak birleştiren duyusal ve duygusal özellikler bütünü olan insan doğası.

Henry David Thoreau – Doğal Yaşam ve Başkaldırı

Amerika’nın kuruluşundan bu yana en çok tartışılan yazarlarından biri olan Henry David Thoreau (1817-1862)’nun başyapıtı Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden), Amerikan Edebiyatının klasiklerindendir, ayrıca Amerika’nın en verimli entelektüel akımı olan transendantalizmi (aşkınlığı) en iyi ifade eden eserdir.

28 yaşında şair-entelektüel bir Amerikalı, şehirdeki yaşantısını geride bırakıp doğup büyüdüğü kent olan Concord yakınındaki Walden Gölü kenarında bir kulübe yapar ve orada yaşamaya başlar. Doğanın tam ortasında, bütün yaşamsal ihtiyaçlarını bilek gücüyle çalışarak karşıladığı 2 yıl geçirir. Bu süre boyunca toplumsal hayatın dayatması nedeniyle maruz kaldığı birçok anlamsız eylem ve düşünceden arınarak yaşamın aslında ne kadar basit ve güzel olduğunu görür. “Gerçekten yaşamak” için kendisine kalan bol zamanda gelişmiş ruhunun eğilimlerinin peşinden gider: okur, tefekkür eder, gözlemler ve yazar.

Henry David Thoreau’nun Amerika’da Walden  adıyla yayımlanan eseri, bir yazarın en verimli çağında, savunduğu idealleri yaşayarak kanıtlamasının bir ürünüdür. Kaknüs Yayınlarından çıkan Doğal Yaşam ve Başkaldırı, Thoreau’nun başyapıtı olan Walden‘ın yanısıra Sivil İtaatsizlik Üzerine makalesini de Türkçe çevirisiyle okuyucuya sunmaktadır. Thoreau’yu bu makaleyi yazmaya iten olan olay, 1846 Temmuz’unda Walden’da yaşarken meydana gelmiştir. Ayakkabılarını tamir ettirmek için köye getirdiğinde, vergisini ödemediği için tutuklanıp hapse atılmıştır.

Bir gece hapiste kaldıktan sonra, bir akrabasının parayı ödemesiyle serbest kalır. Bu olay ona, savaş ve kölelik karşıtı yazılar arasında bir klasik niteliği taşıyan makalesiyle hükûmeti eleştirme fırsatı vermiştir. Sivil İtaatsizlik, Gandhi, Dr. Martin Luther King ve Vietnam savaşı karşıtı göstericilerin direnişlerinde çıkış noktası olarak kullanılmıştır.

Rob Hengeveld – Atık Küre

Atık Küre insan türünün Yerküre ve barındırdığı yaşamsal sistemler üzerinde yarattığı etkinin geniş bir tarihini sunuyor. Kitabın çevre meselelerinin tarihi konusunda yazılmış pek çok kitaptan farkı yazarın kontrolsüz nüfus artışı ve atık üretimi gibi temel iki sorunu sistem teorisi bağlamında ve karşılıklı etkileşimlerini merkeze koyarak ele almasıdır.

Bizleri FacebookInstagram ve Twitter hesaplarımız üzerinden takip edebilirsiniz. Diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir